Kayıtlar

Bilim Adamlarımız

 Bizim öğrenciler 1665 yılında Newton’un başına bir elma düşmesiyle yerçekimini bulduğunu sanır amaHazini’nin 1118 yılında “her cismi yer kürenin merkezine doğru çeken bir güç vardır” ifadesini ve bu alanda yaptığı çalışmaları pek bilmez.  Mizan-ül Hikme (Hikmet terazisi) adında geliştirdiği hassas bir terazi ile maddelerin özgül ağırlıklarını bugünkü ölçümlere çok yakın bir değerde hesaplayabildiğini de bilmez.  Bizim öğrencilerimiz atomla ilgili ilk çalışmaları yapanın 1800’lü yıllarda İngiliz Fizikçi John Dalton olduğunu bilir ancak 750’li yıllarda Cabir bin Hayyan’nın “maddenin en küçük parçası olan cüz-ü la yatecezza’da  (atom) yoğun bir enerji vardır.  Yunanlı meslektaşlar bunun parçalanmaz olduğunu ifade diyorlar ama parçalanır, parçalanırsa da öyle bir güç ortaya çıkar ki Bağdat’ın altını üstüne getirir” dediğini bilmez.  Bizim öğrencilerimiz izafiyet teorisi denilince akıllarına dünyanın en zeki insanı olduğunu bildikleri Albert Einstein gelir ama ...

Ne Zaman?

O kadar çok boş şeylerle uğraşıyor ki zihnin ve bedenin. Hem kendine hem başkasına faydası olmayacak şeylerle neden bu kadar çok meşgulsün ki... Ne zaman kırlardaki çiçeklerin kokusunu içine çekip Allah'a şükredeceksin?  Ne zaman bir yetim çocuğun başını okşayacaksın?  Ne zaman kimsesiz ve yardıma muhtaç birinin dertlerine derman olacaksın? Ne zaman insanlara faydalı işler yapma peşine düşeceksin?  Ne zaman nefsini tıka basa dünyalıklarla doldurmaya bir son verip aç ve susuz insanların yardımına koşacaksın?  Ne zaman sokaktaki bir engeli insanlar takılıp düşmesin diye yerden kaldıracaksın?  Ne zaman açız, diye çırpınan Afrikalı bir çocuğun sesini yüreğinde hissedeceksin?  Ne zaman Allah yolunda O'nun sana bahşettiği nimetlere nankörlük etmeden boynunu büküp af dileyeceksin?  Ne zaman kibir elbiselerini yırtıp dünyaya üryan gelip üryan gideceğini düşünerek sade bir hayat yaşayacaksın?  Ne zaman ölümü ensende hissedip de ona göre ölçülü ve günahtan ...

AYLARDAN KASIM

... Yine aylardan kasım, diyor ya şarkı. Evet, yine aylardan kasım. Etraf turuncu hüzün ile dopdolu. Gözler kızıla boyanmış. Kızıl gözlüklerini takmış sanki insanlar. Yapraklar rüzgarın etkisiyle savruluyor bir o yana bir bu yana. Tıpkı vatanından ayrılmış garip bir yolcu gibi.  Ne zaman sana baksam ey sonbahar, ilkbaharda rengarenk olan o cıvıl cıvıl yeşil günlerini hatırlarım. Doğuyor, yaşıyor ve gün geliyor kırış kırış oluyor yapraklar. İnsan misali.  Her mevsim güzeldir aslında. Hayat gibi, sevda gibi, aşk gibi. Her mevsim içinde saklı binlerce sırrıyla ben de varım diyor şu hayatta. O halde yine ve yeniden aylardan kasım. Ne mutlu... S.Özel #kasım#sonbahar#düşünceler#insan
 "Buradaki insanlar" dedi Küçük Prens, tek bir bahçede beş bin gül yetiştiriyorlar yine de aradıklarını bulamıyorlar..." "Bulamıyorlar..."diye yanıtladım. "Oysa aradıklarını tek bir gülde ya da bir damla suda bulabilirler..." "Doğru" dedim. Küçük Prens şunları ekledi: "Ama kördür gözler. Kalple aramak gerekir." Sayfa 91... Küçük Prens ANTOINEDE SAINT EXUPERY

SONSUZ KEREM SAHİBİ

Döndüm durdum dünyada. Durdukça döndüm; döndükçe durdum. Düşündüm hayatımı bir bir Nerde yanlış yaptım, nerde doğru? Günahım nedir, sevabım nedir? Kalp terazimde tarttım, tarttım Tüy kadar hafifti sevaplarım Günahlarımsa kurşun gibi ağır Olsun dedim, olsun Kesmedim ümidimi Rabbimden Gönül terazimin kefelerine  Gül yaprakları koydum özenle Kokusu semayı kapladı  İsa duydu belki de Belki de Yusuf El salladım meleklere El salladım ukbaya Rabbim sonsuz kerem sahibi! Rabbim Afüvv! Rabbim Gafur! Rabbim Tevvab! Yetmez mi?

Kalp

  "Off, off" deyip dertlenme, hele otur şuraya. Dinle gözlerini, yüreğini, kendini. Kalp ülkesi diyorum ben dünyaya, kalbe değer verenler için... Bak şunlar papatya, menekşe, gül. Nasıl da güzeller değil mi? Bak şuracıkta da küçücük bir kalp var. İçinde merhamet var, rahmet var. Allah'tan bahşedilmiş güzellikler var. Bak kendine, kendin ne diyor? Ümit kesme, ümit kesmek şeytan işi. Yılma, yıkılma, koş, durma, hedefine odaklan. Hani diyor ya Üstad: Tohum saç bitmezse toprak utansın Hedefe varmayan mızrak utansın Hey gidi küheylan koşmana bak sen Çatlarsan, doğuran kıstak utansın Evet, durma, kendine gel, aş kendini, cesaretini topla, koş, pes etme. Güzellikler, iyilikler seni bekliyor. Haydi. Eline kitap al, oku. Düşün, araştır, keşfet, tabiatı keşfet, kendini keşfet. Kuşlar, çiçekler, böcekler, insanlar seni bekliyor. Haydi, gülümse hayata, gülümse dertlere. Dert içinde şifa var, unutma!

Mevsim Sonbahar

"Bugün de bir yaprak düştü gönül bahçemden. Karıştı gazeller toprağa, karıştı gazeller hislerime.  Mevsim sonbahar, her anı elem, buram buram." "Böyle deme sakın! Elbette çok güzellikler var bu mevsimde. Sararan tabiatın güzelliği mi dersin, yaprakların hışırtısı mı, göçe başlayan kuşların görüntüsü mü, yağmurun seni ıslatması mı? Şiir yazmak mı, şiir gibi yaşamak mı, daha nice güzellikler var, görene...  Sen yeter ki gözlerini ibret nazarıyla bir aç, şu kusursuz âleme..."