BİTMEYEN İSTEKLER

 Bazen dünya işleri o kadar sarar ki benliğimizi, unuturuz kendimizi, hayallerimizi. 

"Ah keşke şu işler bir bitse de kendime vakit ayırsam, kendimi mutlu etsem," deriz. 

Çok mu şey isteriz? 

Sizi bilmem ama ben istiyorum. 

Şöyle cennet gibi bir yere düşsem, kırlarda, bayırlarda koşsam, koşsam ufuk çizgisine doğru. Ulaşılamayacağımı bile bile...

Yeşil ile mavinin tam ortasında kalsam. Kelebeklerle eğleşsem, yarış yapsam tavşanlarla elimde çiçekler bir o yana bir bu yana gülücükler saçarak şarkılar söylesem...

Bir ağacın gölgesinde şekerleme yapsam. Bir gece yarısı gözlerimi gökyüzüne çevirip, çocukluğumda yaptığım gibi, uzun uzun seyretsem yıldızları. Yıldız kaysa ve ben bir dilek tutsam...

Her sabah kuş seslerinin cıvıltısıyla aşka gelip ben de şakısam. Bülbülün güle olan aşkından dem çektiği gibi ben de dem çeksem aşka dâir. 

Tertemiz bir deniz kıyısında sabah güneşin doğuşunu ve akşam gün batımını uzun uzun seyretsem... 

Kendi küçük dünyamda kendimle yaşasam. Kendimi kendimle tanıştırsam. 

Bazen de uzunca bir deniz yolculuğuna çıksam diyorum. Aylarca masmavi denizde bir o yana bir bu yana sallanarak bembeyaz bir gemiyle uzak ve gizemli diyarlara yolculuk yapsam.

Balıklarla eğleşsem, Yunuslara selam versem, "nasılsınız" desem ahtapotlara, mürekkep balıklarına. Sessizce onlarla konuşsam, hırçın dalgalarla gülsem. 

Sonra yeni yeni yerler keşfedip küçük ama sevimli, yemyeşil bir adada huzur içinde yaşasam. Bazen Ay ile, bazen güneş ile gülüşüp gün geçirsem. Yıldızların uçlarına asılıp gökyüzünü seyretsem gece gündüz. 

Acaba çok şey mi istiyorum?




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kalp

Bişnev

Sana mı Kaldı