Kayıtlar

Nisan, 2022 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Yaşama Gayemiz

Bugün ne giyeceğim, bugün ne yiyeceğim, acaba insanlar beni beğenirler mi, bu sene tatilimi nerede geçirsem ki, ayakkabım elbisemle uyuşmuş mu, onun çok parası ve eşyası var, ben ne zaman onu geçerim, acaba bu ayki günümde hangi takıları taksam, hangi renk halı ve koltuk salonuma daha uygun, yemek takımlarım hangi marka olsun, aman sakın gözlüğüm ucuz marka olmasın, telefonum en son model olsun ... Üç nokta koydum cümleyi bitirmedim, ama aslında üç nokta da yetmez. Nokta sayısı sınırsız. O kadar çok boş şeylerle uğraşıyor ki zihnimiz ve bedenimiz. Hem kendimize hem başkasına faydası olmayacak şeylerle o kadar çok meşgulüz ki... Ne zaman kırlardaki çiçeklerin kokusunu içimize çekip Allah'a şükredeceğiz? Ne zaman bir yetim çocuğun başını  okşayacağız? Ne zaman kimsesiz ve yardıma muhtaç birinin dertlerine derman olacağız? Ne zaman insanlara faydalı işler yapma peşine düşeceğiz? Ne zaman nefsimizi tıka basa dünyalıklarla doldurmaya bir son verip aç ve susuz insanların yardımına koşaca...

Kül Olmadan Kul Olunmaz

  "Aşk imiş her ne var âlemde İlim bir kîl ü kål imiş ancak" Diyen Fuzuli aşkı ne de güzel anlatmış. Ona göre ålemde ne varsa her şeyin kaynağı aşk. Kainatın yaratılışı, ålemlerin var oluşu hep aşk ile.  Peki bu aşk nedir, nasıl bir şeydir acaba, diye düşünülebilir.  Aşkın tarifi zordur elbet. Çünkü onu ancak yaşayanlar hakkıyla bilebilir. Çeşit çeşit meyvelerin var olduğunu insanlar bilir. Peki diyelim ki bir çileği bir insan hiç tatmadıysa onu nasıl anlatsın ki?  Sadece yüzeysel bir anlatışla ve anlayışla anlatabilir değil mi?  İşte aşk da böyledir işte. Aşkı ancak âşıklar anlatır. Fakat onlar kâm ile değil hâl ile anlatır.  İşte onlardan birkaç örnek: Nemrud'un öfkesiyle ateşe atılan İbrahim'in  gönlündeki teslimiyet ve sükûnete biz AŞK diyoruz. Kızgın kumların üzerinde eli kolu bağlı bir şekilde Ehad Ehad diyen o mübarek Bilal-i Habeş'in tevhid çığlıklarına biz AŞK diyoruz.  Yusuf için kendinden geçen Züleyha'yı sevda odunda yakıp kül eden ve ...

YALAN DÜNYA

Ah be dostum, bu âlem geçici, bu âlem elbet bir gün son bulacak.  Sense ebedi sanırsın şu dünyayı. Ah yalan dünya, vah yalan dünya. Onca güzel yüzler toprağa aktı, onca genç fidanlar hemhâl oldu toprakla. Yedi, yuttu hepsini şu gördüğün kara toprak.  Sense hâlâ medet beklersin dünyadan. Ne zaman aklın başına gelecek, ne zaman şu kısa dünya hayatını ebedi hayata tercih etmeye bir son vereceksin? Gün bugün kardeş, gün bugün. Seni bekleyen Rabbine dönme vaktin gelmedi mi hâlâ? İnan toprağın suyu beklediği gibi seni bekliyor Rabbin.  Oruçlunun iftarı beklediği gibi seni bekliyor Rabbin.  Bak ölümlü dünya bu dünya. Herkes bir bir gidiyor.  Bak, dur, dinle! Gidip de gelen var mı? Merhum Bülent Parlak şairimizin dediği gibi:                HEPİMİZ ÖLECEK YAŞTAYIZ. https://www.maviay.org/yalan-dunya-songul-ozel/
 Charles Bukowski diyor ki; " Kalabalığa karışmak hiçbir yetenek gerektirmez. Ama yalnız ve dik durmak gerçekten çok şey gerektirir." Evet, doğru yolda, elif gibi doğru olursan yalnızlığa talipsin demektir.  Bence güzel bir talep bu. Elif gibi yalnız ama dimdik,  onurlu. Varsın kuru kalabalıklar olmasın etrafında.  Dünyanın zevk ve sefasından başka bir amacı ve arzusu olmayan sefihlerden uzak durmak en güzel ve doğru eylem.  Kainatta var oluş sebebini idrak edememiş kalabalıklarla kalabalık olmanın ne manası var ki? Kendine gelmek istiyorsan kendinle başbaşa kalmalısın. İç âlemini iyi tanıyıp özünü bulmak için yalnız olmak şart. Kemale ermek için yalnızlık nefsini terbiye edici bir yöntem olmuştur asırlar boyunca.  Uzlete çekilmek izzete ermenin basamaklarındandır. Allah Resulü aylarca mağaraya çekilip tefekküre dalardı. Uzunca bir iç yolculuğa çıkardı.  Yalnızlık iyidir, iyileştiricidir. Elalem yalnızlık demiştir bu hale lakin aslında yalın olmaktır....

TEFEKKÜR

Ey can, gönül yorgunluğun geçmedi mi hâlâ? Nedir bu yılgınlık, nedir bu şikayet? Hangi gün ki güneş doğmadı? Hangi gün ki karanlık yerini aydınlığa bırakmadı? Hangi kış ki ardından bahar gelmedi? Ne diye kendini üzersin? Ne diye olanda hayır görmezsin? "Her işte bir hayır vardır." Elinde olmayan şeyler için kadere küsme. Haydi kalk ayağa. Bak şöyle etrafına bir bir. Gökte yıldızlar cümbüş ediyor. Yerde çiçekler yeni güne tomurcuklanıyor. Börtü böcek yeniden bahara el sallıyor. Çocuklar neşe içinde kaygıdan uzak oyun oynuyor. Aç pencereyi, derin bir nefes al. Buram buram toprak kokusunu içine çek ve rahatla. Bir bardak çay iç, balkonun en güzel köşesine oturup. Masmavi gökyüzünü seyret, zikre dal, şükre dal. Ve Rabbini yine yeniden tefekkür et. https://www.maviay.org/tefekkur-songul-ozel/

BİTMEYEN İSTEKLER

 Bazen dünya işleri o kadar sarar ki benliğimizi, unuturuz kendimizi, hayallerimizi.  "Ah keşke şu işler bir bitse de kendime vakit ayırsam, kendimi mutlu etsem," deriz.  Çok mu şey isteriz?  Sizi bilmem ama ben istiyorum.  Şöyle cennet gibi bir yere düşsem, kırlarda, bayırlarda koşsam, koşsam ufuk çizgisine doğru. Ulaşılamayacağımı bile bile... Yeşil ile mavinin tam ortasında kalsam. Kelebeklerle eğleşsem, yarış yapsam tavşanlarla elimde çiçekler bir o yana bir bu yana gülücükler saçarak şarkılar söylesem... Bir ağacın gölgesinde şekerleme yapsam. Bir gece yarısı gözlerimi gökyüzüne çevirip, çocukluğumda yaptığım gibi, uzun uzun seyretsem yıldızları. Yıldız kaysa ve ben bir dilek tutsam... Her sabah kuş seslerinin cıvıltısıyla aşka gelip ben de şakısam. Bülbülün güle olan aşkından dem çektiği gibi ben de dem çeksem aşka dâir.  Tertemiz bir deniz kıyısında sabah güneşin doğuşunu ve akşam gün batımını uzun uzun seyretsem...  Kendi küçük dünyamda kendiml...

Hadi

Ne kaldı ki şu hayatta  bir yığın zulüm ve günahtan başka? Ne kaldı ki şu hayatta sayılı bir nefesten başka? O da bir gün sen gidince  bitecek zaten şu dolup dolup boşalan dünyada. Tarumar olmuş gönüller, harap olmuş akıl, küfre dalmış bedenler, isyan içinde beyinler. Neden insanlar bu kadar öfkeli? Neden insanlar bu kadar acımasız? Neden insanlar bu kadar åsi? Neden insanlar bu kadar gamsız? Neden insanlar bu kadar şükürsüz? Neden insanlar bu kadar açgözlü? Neden insanlar bu kadar bencil? Neden insanlar bu kadar şuursuz? Neden insanlar bu kadar amaçsız? Çünkü insanlar Allah'tan uzaklaştı. Hadi, dön Rabbine! Hadi, gel Rabbine! https://www.maviay.org/hadi-don-rabbine-songul-ozel/

Ümitsiz Olma

Gün gelir bir de dönüp bakarsın ki sağında, solunda, arkanda kimseler yok.  Üzülürsün, kırılırsın, yine mi dost kazıkları dersin.  İnsan bu ya değişmiyor, değişen sadece zaman. Kötülük yine var, iyilik yine çok az.  Vefasızlık diz boyu. Olsun sen vefalı ol, yeter. Gün gelir onlar yaptıklarından utanırlar.  Sen etrafındakilere vefalı olmaya devam et, unutmak insana mahsus zaten.  Sen sana iyilik edenleri değil, kötülük edenleri  unut. Aldırma, insanoğlu çiğ süt emmiş, sen hakiki insan ol, gerisi boş!